Masal en güzel yalandır iyi anlatılırsa

 Bazı akşamların yorgunluğunda insan yıkılacak bir yer değil, molozlarını istifleyecek bir yer arar. Kafaya takılıp bir dize ya da göğüse düşen yorgun bedenlerin tozu öyle uçar havada. Öyle akşamlardan biriydi, günün, haftanın, ayın, yılın, yüzyılın yorgunluğundan öyle bırakmıştı Füsun kendini Selim’in kollarına. Selim Füsun’un bütün ağırlığını vücudunda hissediyordu ama bu ağırlık yük değil, insanın bir yola çıkarken yanına aldığı, sevdiği ve ihtiyacı olan şeylerden oluşan bagajın ağırlığıydı. İnsanı hafifleten bir ağırlık. Öyle akşamlarda “bana masal anlatır mısın?” der gibi uzanırdı Füsun, Selim anlardı. Dış dünyanın gerçekliği dayanılmaz olduğunda, masallar ve yalanlar inanması en kolay ihtiyaçlar olur. “Sana masal anlatmamı ister misin?” Dedi Selim, başını sallayarak onayladı Füsun. 


Çok eski zamanlarda bir oba varmış. Yılın bir günü tüm halk hediyeleşmeye karar vermiş. Tabii imkanlar kısıtlıymış, kimisi kılıç hediye etmiş birine, kimisi kını, kimisi çiçek koparmış ağaçtan, kimisi çalı çırpıya çalı çırpı bağlamış. Bir delikanlı varmış, obanın kızlarından birine aşıkmış. Obada hediyeleşme merasiminin yapılacağı akşam delikanlı kızın yanan ateşi nasıl izlediğine dalmış, ateşi harlamak için iri iri odunlar atmış, ateş büyüdükçe kızın gözlerinin kaydığını fark etmiş, gel zaman git zaman bu göz kaymaları devam ettikçe artık merakını gidermek için dayanamayıp sormuş,  kız ateşi değil de ateşin gölgesini izliyormuş meğer. Gölgeleri çok seviyormuş, ağaçların, bulutların, ateşin, kendisinin gölgesini hep büyüleyici bulurmuş. Delikanlı da düşünmüş, taşınmış, ona bir gölge hediye etmek geçmiş içinden ama bu imkansız bir şeymiş. Aradığı, avladığı hiçbir şeylerle gönlünce bir gölge yaratamamış. Yaktığı ateşi yağmur söndürmüş, güneşi bulut örtmüş. Zaman geçmiş, yeni hediyeleşme merasimi gelmiş, mevsim güzmüş, yapraklar  yavaştan dökülürmüş. Herkes toplanmış, hava daha kararmamış, bulut geçmiş güneş çıkmış, kız oturacağı yere bakmış, kalbi andıran, kalbini de attıran bir gölge görmüş, gözleri büyümüş, ağaca kafasını kaldırmış ve delikanlıyı görmüş, delikanlı ağaçtan düşecek yaprakları kopartarak bir gölge hediye etmiş kıza, obada bunu ikisinden başka kimse bilmemiş.



Popüler Yayınlar