yastığım dikenli tel
önce duvardaki çerçeveler düştü, tablolarım
sonra üzerime yıkıldı duvarım
bir elimde şişe, bir elimde dumanım
kimsenin uğramadığı bir durağım
her gün yüz göz olduğum
aynada gördüğüm lanetli bir adamın
her gün üzgün olduğu bir bunalım
denedim hep ölmeyi ve yaşamayı
beceremedim ikisini de taşımayı
yine siyah mürekkepler topluyorum defterden
ve bilmek istemiyorum kaçı ayın
gece oluyorum erkenden ve bunu öylece seyrederken
kurtulamadım içimdeki bu nefretten
bir hurma kabuğu getirmedi bir şeyler bereketten
beynimin içinde her gece bir kriz
ve halkımın her günü ekonomik krizken
maaşlarının yarısı kira ve gerisi terapi
bizi uyuşturacak uyuşturucu kalmadı ve yetmez psikanaliz
halkım ilaçlara sarılmış ve yalnızken
bir gözümü kan bir gözümü bürüdü kin
rabbim tüm bu kaygılar estetik değil
rabbim zenginlerini canavarca hisle katletmek istiyorum
ve nefretim bu kadarla sınırlı değil
gözüm dönüyor ve bildiğim duaları unutuyorum
sanırım ezberim o kadar kuvvetli değil
tek istediğim kürsüye dayamak kanlı ellerimi
doğduğumdan beri beynimin içinde yüksek bir gerilim
beni kötü biri yapmaya zorluyor gelirim
rabbim ekonomi politik ama bir müşkülüm var
tahminen ne zaman yanına gelirim?
öğrenemedim yerimde sızmayı
kendim hariç başkalarına kızmayı
bırakamadım kendi mezarımı kazmayı
ve yirmi bir gram ruha geçirilmiş bir tasmayı
onlar anlamaz yeşil ışıklara duyduğumuz nefreti ve su satmayı
onlar anlamaz bilirler sadece suç atmayı
suçluyuz
bu en büyük sus payı.